En yüksek makam Allah’ı bilmek değil, Allah’ı görmektir. Ramazan ayı Allah’ı görme imkânı veriyor.
Abdülkadir Geylani Hazretleri sohbetlerinde oruç açmanın da farklı derecelerinin olduğunu anlatmaktadır: “İlk mertebede, mümin iftar vakti yemeğin tadına varır. Daha ileri mertebelerde orucun hazzı hilali görmeyle yaşanır. Daha üst mertebede ise orucun hakiki manasını bilenler, oruç açma neşesini cennete girip oradaki nimetleri tattıklarında yaşarlar. Oruç açmadaki en büyük saadet, Hakk’ı kalp gözüyle görmektir.”
Ramazan-ı şerif bize canlılık katan, insani ilişkilerimizi yeniden yapılandıran, güzel davranışlarımızı, ahlâkımızı, amellerimizi ve niyetlerimizi güçlendiren, iman zevkini yeniden keşfettiren, ilahî şuurumuzu yeniden kuvvetlendiren, fakirlere, açlara ve kimsesizlere karşı şefkat, cömertlik, tevazu ve muhabbet duygularımızı yeniden canlandıran senelik bir terbiyedir. Ramazan, insanlar arasında yeniden adalet, huzur, ahenk tesis eder.
Ramazanda Allah’ı hoşnut etmek gayretiyle kulluğa sarılmalıyız. Ramazan nurdur, miraçtır, rahmettir, secdedir, mânâdır. Ramazandaki bereket ve kutsallığı göremiyorsak, Ramazanın ruhunu ve özünü yaşamak mümkün değildir. Bu sebepten dolayı bütün ibadetler şekilden ibaret kalıyor. Bütün felaketlerin sebebi; kalbimizin makamını, değerini ve sırrını anlamamızdan kaynaklanıyor. Bu yüzden Peygamber Efendimiz ile olan rabıta kesiliyor. Onun feyzinden feyizyâb olamadığımız zaman miraca erişemeyiz ve dolayısıyla her türlü güzelliklerden mahrum kalırız.
Abdülkadir Geylani Hazretleri sohbetlerinde oruç açmanın da farklı derecelerinin olduğunu anlatmaktadır: “İlk mertebede, mümin iftar vakti yemeğin tadına varır. Daha ileri mertebelerde orucun hazzı hilali görmeyle yaşanır. Daha üst mertebede ise orucun hakiki manasını bilenler, oruç açma neşesini cennete girip oradaki nimetleri tattıklarında yaşarlar. Oruç açmadaki en büyük saadet, Hakk’ı kalp gözüyle görmektir.”
Ramazan-ı şerif bize canlılık katan, insani ilişkilerimizi yeniden yapılandıran, güzel davranışlarımızı, ahlâkımızı, amellerimizi ve niyetlerimizi güçlendiren, iman zevkini yeniden keşfettiren, ilahî şuurumuzu yeniden kuvvetlendiren, fakirlere, açlara ve kimsesizlere karşı şefkat, cömertlik, tevazu ve muhabbet duygularımızı yeniden canlandıran senelik bir terbiyedir. Ramazan, insanlar arasında yeniden adalet, huzur, ahenk tesis eder.
Ramazanda Allah’ı hoşnut etmek gayretiyle kulluğa sarılmalıyız. Ramazan nurdur, miraçtır, rahmettir, secdedir, mânâdır. Ramazandaki bereket ve kutsallığı göremiyorsak, Ramazanın ruhunu ve özünü yaşamak mümkün değildir. Bu sebepten dolayı bütün ibadetler şekilden ibaret kalıyor. Bütün felaketlerin sebebi; kalbimizin makamını, değerini ve sırrını anlamamızdan kaynaklanıyor. Bu yüzden Peygamber Efendimiz ile olan rabıta kesiliyor. Onun feyzinden feyizyâb olamadığımız zaman miraca erişemeyiz ve dolayısıyla her türlü güzelliklerden mahrum kalırız.