Saygıdeğer okuyucularım.
Bu haftada meşhur "Haim Nahum doktrinini" inceleyen yazımıza devam ediyoruz. Hatırlayacak olursak eğer; 7 maddelik bu doktrininin ilk 3 maddesini irdelemiş, bu maddelerin nasıl adım adım ülkemiz ve milletimiz üzerinde uygulamaya konulduğunu acı bir şekilde misalleriyle anlatıyorduk.
Haim Nahum doktrininin 4. Maddesiyle konumuza devam edelim.
4 - Türk Milletini İslâm Dini ve manevi değerlerinden uzaklaştıracaksınız.
Milletimizin ve devletimizin varlık ve bekasının ana kaynağı olan dinimiz, manevî ve kültürel değerlerimiz üzerinde o denli saldırılar başlatılmıştır ki; bizi biz yapan tüm dinamiklerimiz adete dinamit etkisiyle müthiş bir erozyona uğratılmaktadır. Eğitim sistemimiz hâlâ yap - boz anlayışıyla her yıl değiştirilmekte olup "milli bir sistem" anlayışına dönüştürülememiştir.
TV dizileri ve programları, görsel, yazılı medya, bilhassa sosyal medya ile ailemiz ve neslimiz, yaşam tarzımız değiştirilmekte, özenti kültürüyle kendi öz değerlerini hakir gören bir toplum oluşmakta. İşin en acı tarafı da bu gelişmelere karşı çaresiz bir şekilde bir refleks geliştiremiyoruz.
Dinimiz üzerinde oynanan tertipler, sistematik bir politika olarak uygulanan devletimizin de alet edildiği " dinler arası diyalog, ılımlı İslâm" gibi ihanet safsataları... Son dönemlerde mantar gibi türeyen, tvler de meşhur edilen modernist "söz de İslâm âlimleri" eliyle başlatılan " indirilen İslâm mı? uydurulan İslâm mı? tartışmaları....
İslamı kaynak olarak sadece ayetleri kıstas edinen, peygamber efendimizin sünneti seniyesini, (hadisleri) reddeden, peygamberi yok sayan bir zihniyet...
Din anlayışını sorgularken haddi aşan izahlar...
Tüm bu çalışmaların temelini biraz kurcalayalım isterseniz. Amerika'daki Siyonist Yahudi stratejisti, CIA Ortadoğu şefi ve raportörü, milyonlarca masum Müslümanın katili, 15 Temmuz' un gizli organizatörleri arasında gösterilen, Fetö'nün en büyük destekçilerinden Graham E. Fuller'in bir sözünü ele alalım.
Fuller 'e şöyle bir soru yöneltilir.
" Dünyada İslam'a karşı oluşan sempati ve İslâm'ın inkişafına yönelik gelişmeler için nasıl bir politika izleyeceksiniz? İslam'ı mı yok edeceksiniz yoksa Kur'an'ı mı değiştireceksiniz?
Fuller'in verdiği cevap çok manidar ve ülkemizde yaşanan dini tahribatın gerçek yüzünü işaret eder şekildedir.
" Hayır biz ne İslâm'ı yok edeceğiz, ne de Kur'an'ı değiştireceğiz. Biz sadece Kur'an'ın esaslarından asıl alınması gereken ilahi mesajlarını değiştireceğiz." şeklinde konuşur.
Ülkemizde ve dünyada uygulanmaya çalışılan" ılımlı İslâm" fikrinin sahibi, " dinler arası diyalog" politikalarının destekçisi Graham Fuller'in ne yapmaya çalıştığını şimdi daha iyi anlıyoruz değil mi?
Bunca açık delil ve uyarı varken (!........)
"Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler.” (Âl-i İmrân: 100)
“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler ve destekçiler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz (artık o da) onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.” (Mâide: 51)
“Allah'ın kendilerine karşı gazaplandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar.”
Tv’ler de sık sık endam eden" sözde modernist İslam aydınlarına" bu çerçeveden bakarak bu ilahi buyrukları hatırlatmak gerekmez mi?
Bu aydınlara sormak lazım; Kur'an'ı Kerim de onlarca kez tekrar edilen " cihat" kavramına ne oldu? İslam'da farz olan "cihat" buyrukları neden hatırlatılmaz?
Önce " dinde reform, sonra " ılımlı İslâm, sonrası, dinler arası diyalog!..."
Gerçek İslam değil, Graham Fuller'lerin istediği İslam uygulansın isteniyor ülkemizde. Neden dinler arası diyalogçular, Siyonist İsrail'in Filistin' deki katliamlarına bir kınamayı dahi çok görürler? " Ilımlı İslâm" öyle mi? Nerede kaldı sizin diyaloglarınız?
Tamamen " siyasallaşan Diyanet İşleri Başkanlığı" gerçek mevziinden uzaklaşmış durumda. Din işlerimiz sanki tamamen cemaat ve tarikatlara teslim edilmiş vaziyette.
Yanlış milli ve din eğitiminin acı faturası; günümüzde maalesef milyonlarca " ateist ve deist" gencimizin yetişmesine yol açmıştır.
Öyle diyordu bir Hristiyan papazı;
" Türkleri asla Hıristiyan yapmaya çalışmayın. Onlar buna sert tepki gösterirler. Muvaffak olamazsınız. Türklerin önce kendi inançlarını zayıflatacak, dinlerinden kopartacak ve dinsiz yapacaksınız. Sonrası ise kolaydır."
İşte ülkemizde oynanmakta olan gerçek budur. Camiler boşalmış, birkaç ihtiyara kalmıştır. Haftalık cuma namazları ve yıllık bayram namazlarına dahi katılım her dem düşmektedir.
Yazımızı merhum Özal'ın bir sözüyle bitirerek, kaldığımız yerden haftaya devam etmek ümidiyle...
Rahmetli Turgut Özal şöyle demişti;
"Şu minareler de olmasa; işte olduk tam bir batılı !..."