Saygıdeğer okuyucularım,
3 Şubat’ta kaleme aldığımız merhum Aykut Edibali sonrası Milli Mücadeleciler adlı yazımıza devam ediyoruz.
Hatırlayacaksınız yazımızın içeriğinde Merhum, Bilge Lider, Aykut Edibali’nin vefatı sonrası Milli Mücadelecilerin genel durumu ve YMM Hareketinin bu süreçteki seyri ile ilgili âcizane kanaat ve düşüncelerimizi siz değerli okuyucularımızla paylaşmaya gayret ediyorduk.
Mana eri bu yolda melul olası değil
Mana duyan gönüller, gergiz ölesi değil
Ten fanidir, can ölmez, çün gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil
Yunus Emre’nin mısralarında da ifadesini bulduğu gibi evet Aykut Edibali ölmüştür. Fakat onun fikirleri, düşünceleri ve idealleri bu safhadan sonra nasıl ve ne şekilde hayat bulacak, hayatımızı nasıl etkileyecek, dilerseniz bunun cevabını arayalım hep birlikte.
Öncelikle şu gerçeği kabullenmemiz gerekiyor. Bugün, Tüm İslam ve Türk Dünyasının ve Büyük Türk Milletinin yaşamakta olduğu “Fetret Dönemini” maalesef Milli Mücadeleciler de kendi aralarında yaşamaktadırlar. Ülkemizde yarım asırlık bir döneme damgasını vurmuş İslami, Milli, Yerli bir çizgide fikriyatı ve idealleri ile kurucuları ve kadrolarıyla büyük bir boşluğu doldurmuş olan Yeniden Milli Mücadele Hareketi, Türk-İslam Dünyasının içinde bulunduğu sosyal buhranlara gerek fikir bazında gerek neşriyat ve eylemleriyle çözüm yolları üretmiş, yetiştirmiş olduğu kadrolar devletimizin siyasi, fikri, bürokratik alanlarında üstün vazifeler alarak hizmet etmişler ve devam etmektedirler. Devletimizin ve milletimizin “Varlık ve Bekası” yolunda inanılmaz fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Özellikle son asırlarımızın en çok ihtiyaç duyulan “Kaht-ı Rical” eksikliği kabul etmeliyiz ki; bu hareket tarafından doldurulmuştur.
65’li yıllardan günümüze kadar süre gelen bu fikir, dava ve ideal hareketi zaman zaman yönetici kadrolar arasında anlaşmazlık ve uyuşmazlık yaşamış, kopmalara ve ayrılmalara tanıklık edilmiş, YMM Hareketi içeriden ve dışarıdan gerçekleştirilen fitne, fesat, dedikodu hatta ihanet noktasındaki ifsat, tekfir faaliyetlerine maruz kalmıştır. Bugün Mücadelecilerin sosyal medyadaki geçmişte yaşadıkları bazı olayları ve hatıraları naklederlerken bu hareketin ne kadar büyük bir fitne içine sokulduğu, ayrılma ve kopmalarda bu fitne hareketlerinin ne denli etkin olduğunu anlıyoruz.
Milli Mücadele Hareketi artık 60-70’li yılların bir “öğrenci ya da gençlik” hareketi değildir. O dönem 20’li- 25’li yaşlarda olan tertemiz, pırıl pırıl, idealist, vatansever gençlerin kurduğu bu hareket, artık olgunlaşmış, sahip olduğu engin düşünce ve kültürel donanımıyla ve büyük tecrübesi ve kadrolarıyla bir devleti idare edebilecek konumdadırlar. Aslında bakarsanız, birçok Milli Mücadelecinin de itiraf ettiği gibi;
“bizler 60’lı, 70’li yılların Milli Mücadele Kadrolarına ve başta kurucu lider Merhum Aykut Edibali’ye büyük haksızlıklar etmişiz. O günün 20-25 yaşlarındaki gençlerinden tamamen hatasız, eksiksiz liderlik vasıfları beklemiş, toy ve tecrübesiz yaşlarında omuzlarına büyük sorumluluklar yüklemişiz.” şeklinde öz eleştirilerine rastlıyoruz.
Özellikle Milli Mücadele Hareketinden kopmuş şahıslarda bu tip öz eleştirilere şahitlik ediyoruz.. Milli Mücadele Hareketinin yetiştirmiş olduğu şahısların çok büyük oranda hareketten ayrılmalarına rağmen bu harekete ve merhum lider Aykut Edibali’ye karşı tamamen vefa ve saygı duygusuyla yaklaştıklarını gözlemliyoruz. Bu şahıslardan biri olan HDP politikalarını eleştirerek oradan ayrılan Ayhan Bilgen’in son yaptığı açıklamalarında da bu duygulara rastlıyoruz. Öbür taraftan merhum Edibali’nin ölümünden sonra birkaç şahsın yaptığı vefasız eleştirilerde yok değil. Bu tür yaklaşımların Mücadeleciler arasında hoş karşılanmadığı da bir gerçek.
Bilge Lider Aykut Edibali’nin vefatıyla tüm Mücadeleciler ve Mücadele kökenli şahıslar üzüntülerini değişik yollarla değişik mecralarla dile getirdiler. Merhum Aykut Edibali sonrası Genel Başkanlığını yaptığı Millet Partisi idareci ve kadroları yayınlamış oldukları açıklamalarla Aykut Edibali’nin mirası ve davasına sahip çıkacaklarını ve onun ideallerini yaşatmak ve “Muhteşem Türkiye” sloganında ifadesini bulan hedeflerine ulaşmak için var güçleriyle çalışacakları sözünü deklare ettiler. Yaklaşık 10 gün önce de partinin idari kadrosu toplanarak partinin genel sekreteri Hukukçu, Sayın Cuma Nacar’ı Genel Başkanlığa seçtiler. Yeni Genel Başkan Cuma Nacar ile 27 Şubat 2022 Pazar günü Ankara’da yapılacak 11. Büyük Kurultayda partinin yeni idari kurullarının seçileceğini öğreniyoruz. Bakalım Millet Partisi 11. Büyük Kurultayında ne gibi kararlar çıkacak?
Hareketin bu safhasından sonra yapılması gerekenleri binlerce Millet Partili Mücadeleciler ve Millet Partisi dışında kalan Mücadelecilerin büyük ekseriyetinin düşüncelerini ve kendi kanaatlerimizi şöyle sıralayabiliriz…
-Unutmamalıdır ki; Milli Mücadele Hareketi sadece siyasi bir hareket, siyasi bir parti değildir.
Milli Mücadele Hareketi İslami, Milli, Yerli bir dava, bir fikir, bir kültür, bir ideal, bir kadro, bir aksiyon hareketidir. Bu hareketi sadece siyasi faaliyetlerle özdeşleştirmek, sadece bir partinin dar kalıpları arasına sığdırmaya çalışmak büyük bir hata olacağı kanaatindeyim.
-Milli Mücadeleciliği, sadece Millet Partisi inhisarında görerek tekfir edici söylemlerle kendini Mücadeleci hisseden şahısları incitmekten, yaralamaktan kaçınılmalıdır.
-Milli Mücadele Hareketi, yeniden 60’lı-70’li yıllardaki ruh köküne götürülerek aynı iman, aynı aşk ve heyecanla sürdürülmelidir.
-Bunun için bu teşkilattan yetişmiş, bu hareketin pınarlarından, membaından sulanmış 10 binlerce Mücadeleciye bir çağrı, bir davet çıkarılmalıdır.
-Ülkemizin ve İslam dünyasının içinde bulunduğu sosyal – kültürel – ekonomik – dini ve ahlaki krizler göz önünde tutularak yeniden bir ve beraber olmanın ehemmiyeti vurgulanmalıdır.
Bu arada Antalyalı Mücadelecilerden iş adamı bir ağabeyimizin çok hoşuma giden bir benzetmesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu saygıdeğer ağabeyimiz, Milli Mücadelecilerin bir araya gelip toparlanmaları konusunda şöyle bir misalde bulundu;
“-eskiden köyümüzde tavuklarımız olurdu. Bu tavuklarımızdan bazıları ortadan aniden kaybolurlardı. 15 - 20 gün sonra kaybolan bu tavuklar peşlerinde 15 civciv ile birlikte yuvaya dönerlerdi. İşte Milli Mücadelecileri ben bu hikâyeye benzetiyorum. 60-70’li yıllarda her birimiz genç, tecrübesiz ve yalnız idik. İşte benim gibi olan Mücadeleciler şimdi evlatları, torunlarıyla birlikte arkamızda 15-20 kişiyle yuvaya dönmüş olacağız.” Şeklinde bir gerçeği dile getirmiş oluyordu.
-1960-1970’li yıllardaki teşkilat mensuplarının katlandığı çileler yapılan fedakârlıklar hakikaten göz yaşartıcıdır. Tamamen bir çile, alın teri ve gözyaşı üzerine kurulmuş, yokluklar ve fukaralık içinde sürdürülen bir öğrenci ve gençlik hareketidir. Bir parça ekmeğin, cepteki harçlığın paylaşıldığı, çalışanların maaşlarını, öğrencilerin burslarını teslim ettiği, istişarenin ve güvenin hâkim olduğu destansı fedakârlıkların yaşandığı bir kardeşlik teşkilatıdır Milli Mücadele Hareketi. Benliklerin unutulduğu, sen ben değil, önce vatanım, milletim, devletim diyenlerin bu ülkeyi karşılıksız sevenlerin, idealleri uğruna şehit düşüp can verenlerin otağıdır Milli Mücadele Hareketi. Peygamberini rehber ve mürşit bilen, kavgayı değil, fikri metot edinen, bir sevgi toplumu oluşturmak için didinen, eğitimli, kültürlü, donanımlı, ahlaklı, imanlı adeta bir sahabe topluluğudur Mücadele Hareketi.
-Artık günümüzün Mücadelecisi eski fakr-u zaruretlerinden bir nebze kurtulmuş, ekonomik özgürlüğü de olan kadrolardan oluşmaktadır. Kimisi iş adamı olmuş, kimi gazeteci, kimi okul, dershane sahibi olmuş, profesör, doktor, hukukçu, öğretmen vs. olmuş, kendini sahasında ispatlamış çok başarılı binlercesi bulunmaktadır.
Günümüz iletişim çağıdır. Artık eskilerde yaşanan ulaşım sıkıntıları artık geride kalmış. Teknolojik, bilimsel internet ortamında, sosyal medya aracılığıyla örgütlenme ve teşkilat çalışmalarını yürütmek, propagandasında bulunmak, fikir ve düşünceleri en basit, en hızlı ve yaygın bir şekilde kitlelere ulaştırma imkânı vardır.
Saygıdeğer okuyucularım,
Yazımıza kaldığımız yerden devam etmek düşüncesiyle, her birinize selam, sevgi ve saygılarımızı gönderir, her birinizi Allah’a emanet ederiz.
Kardeşim Allah sizden razı olsun yazılarınızı okudum içim rahatladı nerede olursa olsun bizler hak davanın savunucuları duygularımız aynı bakışlarımız aynı eskisi yenisi yok kirli işlere bulaşmamış bahsettiğinin ocaktan geçmiş bütün kardeşlerimiz birlik içinde olmalıyız sevgi ve saygılarımla