Saygıdeğer okuyucularım
Bu yazımızda çok farklı bir alanda sizlerle dertleşmek üzüntülerimi paylaşmak istiyorum.
- Bu sefer spor diyelim.
Türk Futbolunu konuşalım.
Yazılarımızı takip eden bazı okuyucularımızın
- " hoppala onca derdin içinde bu da nereden çıktı !..? " dediklerini duyar gibiyim.
Eski bir futbolcu, idareci ve antrenör olarak memleketimde milyonları ilgilendiren, milyonlarca insanımızı peşinden sürükleyen, tutkusu " bir fanatizme" dönüşmüş bir akımın, ülkemizde ki yansımalarından, uygulanmakta olan futbol sisteminin kısaca yanlışlıklarından bahsetmek istiyorum.
Yeni bir futbol sezonunun başlamak üzere olduğu bu günlerde kulüplerimizin transfer haberlerini spor medyasından takip ediyoruz. Falanca ünlü futbolcu, filanca kulübe
geldi, geliyor diye heyacanla oturup kalkıyoruz !
Kabul etmeliyiz ki Ülkemizde de futbola müthiş bir ilgi var. Tüm dünyada olduğu gibi...
Dolayısıyla kayıtsız kalamıyoruz. Futbol kabul etsek de;
etmesek de;
Dünyanın bir realitesi...
Asrımızın en yaygın, en çok takip edilen popüler bir sektörü.
Günümüzün en büyük aşkı, en büyük tutkusu.
Bir "Dünya Kupası" maçlarını canlı olarak aynı anda milyarlarca insan izliyorsa !
Çağımızın en yüksek sosyal vakası karşısında elbette biraz düşünmek, kafa yormak zorunluluğu doğuyor.
Spor artık günümüzde, sadece insanların ruhen ve bedenen sağlıklı bireyler olarak yetişmesi yanında, devletlerin uluslararası yarışmalarda bir övünç ve güç göstergesi bir propanda malzemesi olarak görülüyor.
Özellikle futbolun bilinen yada bilinmeyen güçler tarafından desteklenerek ( Siyonizm başta olmak üzere ) hızla yayılması bu tutkunun milyonlarca insanın ilgi alanına girmesi için çok önemli projelerin ve çalışmaların yapıldığını bir alandır. Günümüzün insanını futbol düşkünü bir birey yapmak için heyacan körüklenmekte, yazılı, sözlü neşriyatlarla insan beyni kontrol altına alınabilmekte; tıpkı bir alkolizm, tıpkı bir uyuşturucu bağımlılığı gibi fanatik bir hastalıktır futbol tutkusu...
Artık " bir futbolizm" vardır. Öyle ki;
Dünyanın en büyük " ideolojik saplantısı
Bir " izm" dir futbol !...
Modern bir köleye dönüşen milyonlar.
Taraftarlık uğruna insan, insanı öldürebilir. Heyecan yüklü, zaptedilmiş bir beyni kontrol eden gizli bir el vardır artık...
İşin ekonomik kusmında da tam bir vahşi kapitalizm vardır. Taraftarı olduğu takımın yada oyuncunun forması, atkısı, şapkası montu vb tüm ürünler...aşığı olduğu takımın renkleri... Tüketime endeksli bir yaşam. Bir inanç, bir akideye dönüşen hayat felsefesi ....
Ve aynı anda on binlerce insanın " tapınağı olmuş statdyumlar... Tribünde yada TV başında ayine katılmış milyonlar...
Dilerseniz bu konuyu başka bir yazımızda detaylarıyla irdeleriz.
Konumuz bu hafta " Türk Futbolu ve Kulüplerimiz...."
Kulüblerimizle ilgili şahsi bir takım kanaatlerimi, transferlerle ilgili gelişmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yanılgılarım varsa affola !..
Uzun yıllardır uygulanan ama bir türlü istenilen başarıları getir(e) meyen bir sistemi biraz sorgulayacağım izniniz olursa.....
"Taşıma suyla değirmen dönmüyor !..."
Geçmişten hala ders alınmamış olması ne acı...
Yorgun, sakatlığı tartışılan, posası çıkmış, yada yaşlı yabancılar ile nereye kadar ???
Neden asırlık kulüplerimiz dahil her alanda, özellikle;
- Mali
- Sportif
- idari alanlarda
Hâlâ
- Bir sistem
- Bir ekol
Yada
- Bir model oluşturalamamış?
Her gelen idari yada sportif yönetimin keyfiyetinde uygulamalar...
Hâlâ yabancı hayranlığı...
Hâlâ star oyuncu hastalığı...
Nereye kadar ?....
" Amerika ' yı yeniden keşfetmeye" gerek yok sanırım.
Hâlâ
Bir geleneği, prensipleri ve kuralları olan bir modele sahip değiliz !
O halde ne yapmalıyız?
EHLİYETLİ VE LİYAKATLİ İDARECİLER
Dünya da başarılı olmuş model, ekol ve sistemleri inceleyerek kulüp bünyesinde harmanlayarak;
Aklın , ilmin, hikmetin ve çağın gereklerine uygun bir statüde, yabancı yada yerli ehliyetli, liyakatli yönetici ve rehberler öncülüğünde Türk gencinin fıtrat ve becerisine, genetiğine en uygun yerli ve milli bir ekol neden oluşturulmaz???
Kulüpler her yaş kategorisinde alt yapıları neden daha ehil ve liyakatli rehber eğitimcilerin idaresine bırakılmaz ?
Scout ekiplerinin ( yetenek avcıları ) en başta araştırma yapması gereken asıl çalışma bu olmalı değil mi ?
- Afrika'dan, Amerika' dan dünyanın bilmem neresinden oyuncu aramak, bulduk sanıp getirmek,
Milyonlarca dolarımızı yabancılara vermek;
- 85 milyonluk Türk milletine bir ihanet
Türk gencini hakir görmek, küçümsemek değil de nedir ?
Türkiye de futbol bu kadar yaygın ve milyonları ilgilendiren bir tutkuyken,
Devletimiz, bu alanda milyonlarca dolar akıtıp dünyanın en güzel stad ve tesislerini yaparken neden hâlâ bir kaç başarı dışında uluslararası başarımız yok ???
Ne zaman büyük stad ve tesislerin başarı için yeterli olmadığını anlayacağız ?
Neden devletimizin çoğu alanda olduğu gibi. " Bir Milli Spor Politikası" yok !!!!
Neden devletimiz kulüplerin özellikle yabancı oyuncuların transferlerini yönlendirecek milli ve yerli tedbirler almaz ( ........? )
Ne zaman bitecek bu yabancı hayranlığı ?
Yazık değil mi bunca dolarlara ?
Görülüyor ki bu sistem hatalı ve kulüplerimizi bir borç batağına, iflasa götürüyor. O halde devlet olarak alınması gereken önlemlerle artık sporda ve bilhassa futbolda" milli kadrolar eşliğinde milli politikalar " üretme zamanı gelmedi mi ?
Kendi neslimize daha ne kadar sırtımızı dönecek, 2. 3. sınıf yabancılara milyonca dolar akıtmaya devam edeceğiz.
Afrika'dan getirdiğimiz para vererek millî formayla koşturduğumuz siyahi atletlerin aldığı madalyalarla, söyleyemediği İstiklal Marşımız ve konuşamadığı güzel Türkçemizle daha ne kadar gurur duyacağız ?
Benim bir yabancı düşmanlığı yaptığım falan düşünülmesin(!)
Asla öyle bir niyetim olamaz.
Ben inanıyorum ki, ehliyet ve liyakat da kendini ispatlamış her alanda sporcu ve idareciye ihtiyacımız var.
Ama ben diyorum ki;
Bir yabancı futbolcuya verdiğimiz milyonlarca dolar ile binlerce Türk gencini keşfedip, branşlarında yüzlerce okul açarak kendi şampiyonlarımızı yetiştirebiliriz.
Artık bu alanda bir milli bir zihniyet devrimine, Ortak ve bilimsel bir akla ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim.
Yoksa sizler !...
M.Kemal Atatürk'ün güvendiği, övdüğü " TÜRK MİLLETİNE GÜVENMİYOR
MUSUNUZ?
Başarının sırrını ne çok uzaklarda;
Ne de yabancı spor adamlarında aramayın.
Başarının sırrı elimizde... önümüzde...
Kanaatimce
Bütün ihtiyacımız olan ülkümüz;
Mustafa Kemal Atatürk'ün," 10. Yıl nutkunda "saklı...
Biz sadece inanmak, bilimsel çalışmak ve başarmak...
Büyük Türk milletinin evlatlarına güvenmek ...
- Sadece sportif alanda değil hayatın her alanında...
Yerli - milli ve modern politikalar üretmek zorundayız.
Tıpkı Cumhuriyetimizin ilk 10 yılında olduğu gibi.....
- Gelin üşenmeden
- usanmadan....
bu müthiş nutku bir kez daha hatırlayalım. O günleri tekrar yaşayalım. Savaş yorgunu bir milletin fakrü zaruret içinde neleri başarabilmiş olduğunu bir kez daha tanıklık edelim. Aziz atalarımızın emaneti önünde saygıyla, minnetle eğilelim.
İhtiyaç duyduğumuz güç
Ne Afrika'da, ne Avrupa.....
Ne de Brazilya' da...
" Muhtaç Olduğumuz Kudret Damarlarımızda ki asil kanda mevcuttur !..."
10. YIL NUTKU
Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir.
Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz.
Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz.Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.
" TÜRK MİLLETİ ÇALIŞKANDIR, TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR
Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.
Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün, aynı inan ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medenî âlem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk'üm diyene !