DEVRİLEN ÇINARLARIMIZ
HALİL İBRAHİM HOCA - 2. BÖLÜM
HALİL İBRAHİM HOCA - 2. BÖLÜM

Siyaset, siyasi partiler...
Sivil toplum kuruluşları... Diyanette dahi siyasi ayrılıklar... İş dünyası, işçiler, sendikalar, gazeteler, gazeteciler, spor, müzik, sanat dünyası aklımıza gelen her alanda tam kamplaşma, tarafgirlik!
Facianın en dehşet verici olanı da neydi biliyor musunuz ?
Emniyet mensuplarının da kendi içinde; " pol- Bir ve Pol- Der gibi isimlerle teşkilatlarla bu kıyasıya mücadeleye dahil olmuşlardı. Yani emniyet ve huzuru sağlaması gereken kurumumuz maalesef bu kör dövüşünün içindeydi. Kime nerede, nereye kadar ve nasıl güvenileceği bilinmiyordu.
Mahalleler, sokaklar caddeler zapt edilmiş, " kurtulmuş bölgeler" olarak görülüyor, karşıt görüşlü kişiler o meskûn alanlara giremiyordu.

Ülke genelinde silahlı çatışmalar yaşanıyor, değişik taraflardan siyasetçi, akademisyen, sendikacı, gazeteci gibi önde gelen isimler yanında genellikle öğrenci ve gençler hayatını kaybediyordu. Eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalan binlerce gençten bahsediliyordu.

Üniversitelerde başlayan bu nifak hareketleri, çatışmalar, kamplaşma toplumun her kesimine sıçramış artık lise ve ortaokullara kadar inmişti. Okullarda idareciler ve öğretmenler maalesef bu ayrışmanın merkezinde hareket ediyor, herkes siyasi hareketine taraftar bulma yarışında olmuş, siyasi okul teşkilatları kurularak öğrenciler büyük bir baskı altına alınmıştı. Sadece eğitim için okullara gelen bir öğrenci kendini bir şekilde bu gurupların içinde yer almak zorunda hissiyatını taşıyordu.

Çok şükür güzel ilçemizde silahlı çatışmalar yaşanmıyor du ama gidişat ona yöne doğru evriliyordu. Lise de öğrenci kavgaları, dövülen öğrenciler, öğretmenler, sürgüne, başka il ve ilçelere gönderilen yada bizim liseye gelen öğrencileri hatırlıyorum.

Toplu gezen öğrenci gurupları zaman zaman taşlı, sopalı çatışmalara başlamıştı.
İlçe mahalleleri de belirli siyasi gurupların tahakkümü altındaydı artık. Duvarlara slogan yazılma yarışı vardı sanki...
Sınıflarda tarafgir öğretmenlerin derslerinde siyasi marşlar ve türküler söylenir olmuş, siyasi sohbetler yapılıyordu. Okul idarecileri karşıt görüşlü öğrencilere karşı önyargılı davranışlar sergiliyorlardı.

Mahallemizde, okul ve sokak arkadaşları da bu kamplaşmadan nasibini almış artık eski samimi arkadaşlıklar bitmiş, birlikte oynanan oyunlar terk edilmiş, yıllara dayanan dostluklar, arkadaşlıklar bitmiş, yerine siyasi çekişme ve kavgalar gelmişti. Neşeyle Ortak bir şekilde söylenen o güzelim Anadolu türküleri gitmiş, siyasi türkü ve marşlar söyleyerek dolaşan gençlik gurupları...
Her alanda tam bir ayrışma...
Sağcı - solcu guruplar bu mücadeleyi verirken kendi aralarında da birçok fraksiyona bölündüğü, birbirlerine karşı silahlı çatışma içinde olduğunu duyuyorduk. Dedeleri dün Çanakkale'de, Sakarya'da, omuza birlikte vatan savunması yapan, şehit düşen, bugün Kıbrıs'ta aynı inanç ve heyecanla zalim, kahpe düşmana karşı savaşan evlatları ne olmuştu da artık birbirlerini " düşman" ilan etmiş amansızca birbirlerine saldırıyor, vuruyor, öldürüyordu ???
Pekala tüm bu olanlar karşısında hükümet, muhalefet, meclis ne yapıyordu? TBMM bu olayları durdurmak için neden olumlu adımlar atamıyordu? Maalesef Meclisin ana gündemi aylardır seçilemeyen Cumhurbaşkanı idi. Kavgalar, kısır siyasi çekişmeler... Tartışmalar almış başını gidiyordu...
Siyasallaşan kurumlar, Tarafgir olmuş Emniyet Teşkilatı her alanda kaos...
Pekala her zaman varlığımız ve bekamızın teminatı, umudumuz, gururumuz olmuş en güçlü, en güvenilir, en dinamik kurum olan ORDUMUZ neredeydi acaba !?
Bunun cevabını 13 Eylül 1980 günü almış olduk maalesef ( !......)
Pekala ülkemiz ve ilçemizde yaşanan bu " KÖR DÖVÜŞÜ" karşısında yeni yetişen bir gençlik olarak biz nasıl, nerede bulunduk? Hangi siyasi akımda içinde hareket ettik? Yada kendimizi bu kaos ortamından nasıl muhafaza edebildik ?
Kimler bize yardımcı oldu? Kimler elinizden tuttu?
Tüm bu soruların cevabını haftaya vermeye çalışalım inşaallah!..
Sağlıkla kalın sevgili okuyucularım.
Râbbimize emanet kalalım inşaallah..