DEVRİLEN ÇINARLARIMIZ
HALİL İBRAHİM HOCA - 3. BÖLÜM
HALİL İBRAHİM HOCA - 3. BÖLÜM

Birçok arkadaşımız, değişik siyasi oluşumlar içinde yer almış çalışmalara katılıyorlardı. O günlerde ve çocukluğumuz döneminde mahalle camisi imamı olarak görev yapan Halil İbrahim Hoca Allah O' ndan razı olsun bizlere el uzattı. İlk kez onun önünde diz çöküp namaz surelerini, ilmihâl bilgilerini ondan öğrendik. Kuran alfabesini onunla heceledik. Ezan okumanın ve kamet getirmenin heyecanını onunla tattık. Onun engin hoşgörüsü, sevgisi ve sabrıyla temel dini bilgilerimizi almış olduk. Halil İbrahim Hocam sadece cami hocamız değil idi. Bizleri evine de davet ederdi. Evinde evlatları Eşref, Osman ve Hulusi abiler de onun kadar müşfik, tatlı dilli, güler yüzlü, candan, samimi insanlardı. Hocamızın kız evladı Fatmana Ablamızda bir o kadar dünya iyisi insanlardı. Misafir severlikleri o kadar hoş idi...

Bu aile bizim için örnek bir aile idi. İmrenerek bakardık yaşantılarına...
Bu aile sayesinde öğrendik vatan, millet, bayrak, ezan sevgisini...
Bu insanlar sayesinde tanıdığımız başkaca benzeri şahıslarla da tanıştık daha sonraları. Ne güzel insanlardı. Evlerde sohbetlere katılmaya başlamıştık. Sohbetlerde hiçbir siyasi görüşün propagandası yapılmaması dikkatimi çekiyordu. Ülkemizde yaşanan olaylar anlatılıyor, duyulan kaygılar dile getiriliyor ve çözüm yolları üzerinde duruluyordu. Devletimiz, milletimiz ve vatanımızın içinde bulunduğu bu sıkıntılardan kurtulmak için neler yapılması gerektiği ve ülkemizin duçar olduğu terör akımlarından uzak durulması kardeşin kardeşi vurduğu, kırdığı bu dönemde; silahlı çatışmalar ile değil ancak fikir ve düşüncelerle mücadele edilmesi gerektiği ilke olarak benimsenmiş idi.

Tanıdığımız bu insanlar çok okuyor, bizlere de okumayı ısrarla tavsiye ediyorlardı. İlmihal, tefsir, hadis ve akaid alanlarında dini dersler yanında; kültürel çalışmalar da yapılıyordu. Milletimizin, İslâm âleminin ve tüm insanlığın sorunları, tespit ediliyor, siyasi, iktisadi sosyal alanda çözüm yolları tartışılıyordu. Milletimizin maruz kaldığı terör ve kardeş kavgasından neslimizi nasıl koruyabilir, vatanımızın birliğini, nasıl sağlayabilir, Devletimizi nasıl muhafaza edebiliriz endişesiyle " DAVAMIZ DEVLET VE MİLLETİMİZİN VARLIK VE BEKA DAVASIDIR!" diyerek amaçlarını özetliyorlardı.

Devletimizin ve milletimizin maruz kaldığı, kardeş kavgası, terör hareketleri ve sürüklenmek istenen " bir iç savaştan nasıl kurtulabileceğimiz anlatılıyor, hakikatler dile getiriliyor, dış güçlerin ve bilhassa beynelmilel Siyonizm'in ülkemiz, milletlimiz üzerinde oynanan oyunlar ihanet planları belgeleriyle ortaya konuyor" MİLLETİM UYAN!" diye haykırılıyordu...
KİMLERDİ BU GÜZEL İNSANLAR?
Tanıdığımız bu insanlar çok okuyor, bizlere de okumayı ısrarla tavsiye ediyorlardı. İlmihal, tefsir, hadis ve akait gibi dini dersler yanında; kültürel çalışmalar da yapılıyordu. Gerçekleştirilen bu sohbetlerde ayrı bir manevî hava, kendiliğinden oluşmuş saygıya dayanan bir disiplin hissediliyor, orada bulunanların hemen hemen hepsi zaruri olmamasına rağmen diz çöküp otururlardı. Konuşurken müsaadenizle diyerek söze başlanır, kimse kimsenin sözünü kesmez derin bir tevazu ve edep hakim olurdu sohbetlerde. Milletimizin, İslâm âleminin ve tüm insanlığın sorunları, tespit ediliyor, siyasi, iktisadi sosyal alanda çözüm yolları tartışılıyordu. Bu insanlar, milletimizin maruz kaldığı terör ve kardeş kavgasından neslimizi nasıl koruyabilir, vatanımızın birliğini, nasıl sağlayabilir, Devletimizi nasıl muhafaza edebiliriz endişesiyle " DAVAMIZ DEVLET VE MİLLETİMİZİN VARLIK VE BEKA DAVASIDIR!" diyerek amaçlarını özetliyorlardı.
Hiç bir siyasi gurubun, partinin yada cemaatin aleyhinde konuşulmaz, tüm olumsuz gelişmeleri başta içimizde ki gafiller ve hainlerin ihanetleri başta olmak üzere dış güçlerin oyun ve desiseleri olduğu gerçeğini savunuyorlardı.

Devletimizin bekası, milletimizin birliği, güveni ve huzuruna, vatanımızın dirliğine zarar getirecek her türlü faaliyet ve söylemden uzak durulması, tahriklere gelinmemesi sataşma, kavga gibi hoş olmayan kutuplaştırıcı eylemlerden uzak durulması sık sık öğütleniyordu.
Sevgi ve saygıda engin bir hoş görüyle her görüşten şahsı bir kardeş gibi görmek, kucaklayan olma, onlarla ancak bir kültür ve fikir teatilerine girilmesi isteniyordu.
Az çok fikirlerini tanımış ve ne yapmaya çalıştıklarını, amaçlarını anlamaya çalıştığım bu güzel insanlar kimlerdi?
Ama bildiğim bir şey varsa bu insanlar!
Allah, peygamber, ezan, din diyor, Devlet, millet, vatan diyor.
Birlik ve beraberlikten bahsediyorlar.
" Devleti mukaddes bilen, milliyetçi, muhafazakar, İslâmcı diyebileceğimiz ahlâkî güzelliklere sahip bu insanlar kimlerdi?
Artık zamanla ben de öğreniyorum ki!
Bu güzide guruba:
"YENİDEN MİLLİ MÜCADELECİLER !" diye hitap ediyorlardı.
Yazımıza haftaya kaldığımız yerden devam etmek temennilerimle sağlıkla kalın sevgili okuyucularım.