YMM ESKİŞEHİR SANCAK BAŞKANI HAK DOSTU BÜYÜK DAVA ADAMI BİR DERVİŞ ADAM; HAYDAR DİLER AĞABEY
SAÇLARINI YOLSUN DİCLE
Şehit Musa Akın’ın aziz ruhuna…
Bir türkü de ben söyleyeceğim
Sana ey Diyarbakır
Musa’nın türküsünü
Hani güpegündüz
Okul bahçesinde katledilen
Hak dostu
Millet aşığı
İman abidesi
Mücadeleci Şehit Musa’nın
Ağlasın Kırklar Dağı
Surlar ağlasın
Yolsun saçlarını Dicle
Hevsel Bahçeleri
Gazi Köşkü
Bağlar ağlasın
Ağlasın kitaplar
Mürekkeplerini döksün kalemler
Can inciten kurşun ağlasın
Sene bin dokuz yüz yetmiş sekizdi
Gün tutulmuş
Ay üzgün
Yıldızlar mahzun
Ulucami saçaklarında
Tüneyen kuşlar şaşkın
Minarelerden okunan hüzzamdı
Bu nasıl bir kahpelikti ya Rab
Nasıl da kırmıştı kolunu Diyarbakır’ın
Narin minareler gibi ince
Ulu çınarlar gibi gölgeli
Güneydoğunun en yiğit beyine
Nasıl da kıymıştı gece yüzlüler
Nemrut muydu yoksa bunlar
Firavun muydular Musa’ya
Niye korkarlardı
Işık kaçkını yarasalar
Sevgiden, birlikten, kardeşlikten, birlikten
Bir türkü de ben söyleyeceğim
Sana ey Diyarbakır
Adı, Yeniden Milli Mücadele
Düşmeyecek dilinden bir daha
O senin surlardan Diyarbakır’a
Yaktığın ilk meşale
İncitmesin onu sakın
Ne toprak, ne rüzgâr
İncinmesin Musa Akın
Söz verin dağlar
Selami YILDIRIM / 13.04.2017
Aziz okuyucularımız,
Allah (c.c)’ın izniyle, 15 günlük aradan sonra yazı dizimize devam ediyoruz. Hatırlayacaksınız geçen beş bölümümüzde YMM şehitlerinden merhum Musa Akın’ı anlatmaya çalışmıştık. Şehit Musa Akın’la irtibatı olan büyüklerimizin kendisi ile ilgili düşünce ve hatıralarını nakletmeye gayret ediyorduk.
Şehit Musa Akın ile çok yakın irtibatı olan bir hocamızdan gelecek daha geniş, tafsilatlı bir yazısını bekliyorduk. Bazı nedenlerden bu yazı henüz hazırlanamadığı için bir hafta yazı dizimize ara verdik. İleri tarihlerde söz konusu paylaşım elimize ulaşırsa yayınlamayı arzu ediyoruz. Şehit Musa Akın’ın bölümüne Milli Mücadele Şairlerinden Selami Yıldırım hocamızın şiiriyle veda ederken; ileri bölümlerde ulaşabildiğimiz diğer şehitlerimiz ile ilgili bilgileri de toparlayarak aktarmayı, şehitlerimizi tanıtmayı, rahmetle yâd etmeyi “bir ahde vefa” vazifesi olarak görüyoruz.
Selami Yıldırım Hocamıza destekleri için teşekkürü bir borç biliriz. Bu vesile ile tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, ruhlarına Fatihalar rica ediyoruz.
Diğer bir ricamız;
Biliyorsunuz yazı dizimiz siz değerli okuyucularımızın, tüm Milli Mücadeleci kadroların gönderileri ile devam ettirilme gayreti içinde. Şu ana kadar bize katkılarını esirgemeyen saygıdeğer büyüklerimize ve kardeşlerimize şükranlarımızı bir kez daha sunuyoruz. Allah’u Teâlâ sizlerden razı olsun İl-il, bu hareketi omuzlamış, cefakâr dava adamlarını, mücadele kadrolarını anlatmaya, tanıtmaya devam edeceğiz. Lütfen bizlere bu konuda desteklerinizi devam ettiriniz.
Bu sayımızda Eskişehir Yeniden Milli Mücadele Kadrolarından, Kütahya / Tavşanlı’da ikamet eden, Bayrak Dergisi Yazarlarından, Sayın Mustafa Göktekin hocamızın, Eskişehir Sancak Sorumlusu merhum Haydar Diler Ağabeyimizi anlatan yazısıyla sizleri baş başa bırakıyoruz.
Muhterem hocamıza katkıları için bir kez daha teşekkür ediyoruz.
YAĞIZ BİR ANADOLU DELİKANLISI, HAK DOSTU, PEYGAMBER AŞIĞI, EHLİSÜNNETİN EN SADE SAVUNUCU VE ÖĞRETİCİLERİNDEN, AYKUT EDİBALİ’DEN ALDIĞI IŞIĞI YÜZLERCE İNSANA TAŞIMIŞ, VATAN VE MİLLET SEVGİSİ İLİKLERİNE İŞLEMİŞ, MÜTEVAZI BİR VATAN EVLADI İDİ HAYDAR DİLER AĞABEY
Hoca Ahmet Yesevi Ehlisünnet anlayışının Anadolu da mimarıdır. Kendisi Anadolu’ya hiç gelmediği halde Anadolu’ya gönderdiği “Horasan Erenleri” ile Anadolu’nun İslamlaşmasını ve Türkleşmesini temin etmiş bir Allah dostudur.
İslam’ın, Allah’ın adının, Avrupa içlerine uzanmasının, bu gün Avrupa’nın göbeğinde Müslüman toplumlarının bulunmasının en büyük etkenlerinin başında gelir Ahmet Yesevi diğer adıyla “Piri Türkistan.”
Anadolu’nun erenleri, evliyaları hep, Hoca Ahmet Yesevi’nin veya onun talebelerinin, müritlerinin rahle-i tedrisinden geçmiş, onun terbiyesini almış Allah dostlarıdır. Kumral Abdal, Geyikli baba, Karamürsel, Şeyh Edebali, Hacı Bayram-ı Veli, Taptuk Emre hep onun talebeleridir. Ya kendisinden ya da talebelerinden öğütlenmişlerdir.
Yine şeyh Edebali’nin bu güne ermiş torunlarından, Anadolu da milli kültürün çağımızda öğrenilmesinde emeği geçen; milletin zor günlerinde yeniden bir Milli Mücadele’nin gereğine inanmış bir dava ve aksiyon adamı!
1960’ların sonlarında kurulan Yeniden Milli Mücadele teşkilatından bu güne gelen Millet Partisi’nin kuruluşunu teminde en büyük emeği geçmiş dava adamı! Anadolu insanına, Hoca Ahmet Yesevi kültürünü, inancını, anlayışını taşıyan, öğreten Hoca Ahmet Yesevi’nin misyonunu günümüze taşıyan mirasçısı, on binlerce insan yetişmesinde en büyük emek sahibi Aykut Edibali’nin İstanbul başta olmak üzere Anadolu da arkadaşları ile diriliş sancağını Eskişehir’de dalgalandırmış, Hoca Ahmet Yesevi düşüncesini gününün insanlarına öğretmiş büyük bir dava adamı, Hak dostu Haydar Diler Ağabeyi 14 Nisan 2006 günü kaybettik.
Yağız bir Anadolu delikanlısı, hak dostu, Peygamber aşığı, ehlisünnetin en sade savunucu ve öğreticilerinden, Aykut Edibali’den aldığı ışığı yüzlerce insana taşımış, vatan ve millet sevgisi iliklerine işlemiş, mütevazı bir vatan evladı idi Haydar Diler Ağabey.
Yıl 1971 mevsimlerden yaz ayları, yağız bir Anadolu delikanlısı evimizin kapısını çaldı. Görür görmez insana tesir eden, sempatisi ve bir o kadar vakur ve kendisine ister istemez saygı hissettiren bir yapı, duruşu olan bir insan. Babamın rahatsızlığı sebebiyle okulundan koşup gelen ağabeyimin arkasından sıkıntımıza ortak olmak için gelmiş! Dava kardeşinin üzüntüsünü paylaşmak ve ona destek olmak gayesi ile evimize Eskişehir’den kıt imkânlar ile koşup gelmiş! Kendisini görünce sevdik. Gönlümüzü gönlüne bağladık. Gönlüne dost, gönlümüze dost edindik. O günlerde bu satırların yazarı henüz ortaokul talebesi. Okulda okumak ile okumamak arasında, okul ile geçim derdi arasında tercih yapmak için tereddütler taşıyan, bu sebeple sınıfları çift dikiş geçen bir öğrenci!
Haydar ağabey bizimle birlikte birkaç gün kaldı. Kaldığı günler içinde evimizde alenileşen bir bayram havası vardı. Evimizden biri oluverdi adeta. Babam “Ahmet amcası, annem Hatice Teyzesi” oluvermişti. Biz onu sahiplenmiş aileden biri edivermiştik. O da yadırgamadı, ta ki vefatına kadar. Bizden biri idi, evimizden birisi, ailemizden birisi… Anamın Haydar’ı babamın oğlu gibiydi. Nasıl olmuştu bilinmez “Yozgat’ın Yağcı Mehmet Efendisi’nin oğlu Haydar bizim olmuştu!” Sadece bizim mi, kardeş bellediği büyük küçük demeden “herkesin Haydar ağabeyi!” Yani bizim kadar bizden biri!
Haydar ağabey on-on beş gün sonra yeniden kapımızı çaldı. Ağabeyim yoktu kimse yadırgamadı! Bizi ziyarete gelmişti. Koluma girip, içinde vatan millet sözcüklerin olduğu ve anlamakta zorlandığım, hatta pek de anlamadığım şeyler anlattı. Anlattıklarını anladım desem yalan olur. Ama ona olan sevgi ve saygımdan dinlemeye ve anlamaya çalışıyorum. Düşünün babamız bile bu güne kadar kızmanın dışında bizi karşısına alıp, konuşmamışken “Haydar ağabey” Eskişehir’den kalkıp, kıt imkânlarla bize geliyor ve bize bir şeyler anlatıyor. Bizim için ne kadar büyük bir onur. Sonra! Sonrasında nerede ise münferit zamanlarda yeniden görüşmeler. Bizim şahsiyetimizde ve hayatımızda, anlayışımızda belirgin değişmeler.
Bir gün;
“Len Mıstık hadi okulu bitir seni Eskişehir’e götüreyim” dedi.
Sevincimden ne yapacağımı şaşırdım. Aklıma babamın imkânlarının kıt olması sebebiyle gönderemeyeceği geldi. Çünkü babam zaten bir oğlunu Üniversite okusun diye didinip duruyordu.
”Babam göndermez” dedim.
Sonunda Haydar Ağabey babamı ikna etti ve yollarımız Eskişehir’de kesişti. Ondan sonra hayatımızda büyük bir değişim başladı. Biz ve bizim gibi kardeşim dediği yüzlerce insan kıt imkânlar içersinde onun “Canım kardeşim” hitapları altında gönülleri vatan sevgisi, Allah ve Peygamber aşkı ile Millet sevdası ile dolup taştı. İnsanlar birbirine Allah rızası için seviyor, Allah rızasına ulaşmak için mücadele veriyordu. Allah’ın Resulünün kardeşlik anlayışı günümüzde yaşıyordu sanki! İnsanlar birbirini incitmek bir yana her zaman kendisine kardeşini tercih ediyordu. Bencillik, tembellik, çirkin ne varsa bu insanların arasından çekilip gitmişti adeta.
“Haydar Diler ağabey”in gönül tezgâhından geçen insanlar gittikleri yerlerde nur oldular, ışık oldular etraflarını aydınlattılar. On yıllar geçmiş olmasına rağmen onun sevgisini tadan insanlar hep birbirlerini aradı. Ne anlayışlarında ne inançlarında, ne de samimiyetlerinden bir şey kaybetmeden bulundukları yerlerde kale oldular, kardeşlerine ve sevdiklerine sur oldular aydınlatan nur oldular. Her giden gittiği yerlere sevgisini ve samimiyetini götürdü, samimiyetleri ile insanlara örnek oldular. İnandıklarını savundular ve muhafaza ettiler.
Haydar Diler Ağabey; şartları gereği askerliğinden sonra memleketi Yozgat iline gitti. Orada yine kendi arkadaşlarının kurduğu bir şirkette çalıştı bir süre. Sistemin çarkları içinde yaşananlardan duyduğu rahatsızlık sebebiyle de çalıştığı şirketten ve görevinden ayrıldı. Geçimini temin edebilmek içinde zor şartlarda küçük bir ciltçi dükkanı yani mücellithane açtı ve vefatına kadar da el emeği ile geçindi. Geçimini el emeği ile sağladı.
Haydar Ağabey Yozgat’ ta Yunus’un “Bir garip ölmüş diyeler” misali kendi imkânları ile kimseye muhtaçlığını bildirmeden ömrünü geçirdi. Kimseler bilmesin diye “sessiz” yaşadı. Bütün dostları ile de imkânı nispetinde temasını kesmedi bu dünyadan ebedi âleme göçtüğü güne kadar. Üstelik hizmetlerini eksiltmeden devam etti.
Nerede ise on yıl veya daha fazla görüşemedik. Şimdiki gibi cep telefonları yok varsa da bu kadar yaygın değil. Millet Partisinin Büyük Kongresi için Ankara’dayız. Oğlumu aldım ve Yozgatlıları aradım. “Haydar ağabeyi” sordum ve oturduğu yere gittim ve oğluma “oğlum amcanın elini öp!” diyerek “Haydar ağabeyle” tanıştırdım. “Haydar Diler ağabey” bir yiğit Anadolu delikanlısı, bir yiğit Anadolu ereniydi. Şanı şöhreti sevmezdi. Gösterişten uzak, adam gibi geldiği dünyadan yine Allah dostu olarak, Adam gibi göçtü, İyi bir kul olarak Hakka yürüdü. Allah rahmet eylesin. Âmin
Vesselam…
Mustafa Göktekin ağabeyimize bu kadar güzel, akıcı gönderisi için teşekkür ediyoruz.
Birçoğu “sahabe” inancında, Peygamber aşığı, Yunus gönüllü, Milli Mücadele Kadrolarını vefakâr, cefakâr, önce davam, vatanım, milletim, devletim diyen, onurlu, her türlü nefsanî arzularından sıyrılmış, büyük dava adamlarını, muhterem, muhteşem kurucu ve önderlerini tanımaya, tanıtmaya gayret edeceğiz. Bu bağlamda bizlere merhum Haydar Diler ağabeyimizi tanıtma fırsatı sağlayan, Mustafa Hocamıza minnettarız. Bu vesile ile Haydar Diler ağabeyimize Cenab-ı Hakk’tan rahmetler diliyor, ruhuna Fatihalar gönderiyoruz. Allah ondan razı olsun. Mekanı cennet olsun…. İnşaallah!