Sevgili okuyucularım;
5 hafta önce ilçemizde kaybettiğimiz, üzerimizde büyük emeği ve hakkı olan bir büyüğümüze duyduğumuz ahde vefamızı dile getirmek amaçlı yazdığımız köşe yazımız, bizleri aldı çok eskilere, derin mevzulara götürdü. Okuyucularımızdan gelen talepler doğrultusunda da bir yazı dizisine dönüştü. Ülkemizin değişik şehirlerinden aldığımız olumlu tepkiler yazılarımızı takip eden camia üzerinde olumlu bir etki oluşturduğunu; aldığımız teşekkür mesajları ve temennileri yanında yazı dizimizin okunma sayısı ve takibinden de anlıyoruz.
Gençlik yıllarımızda içinde bulunduğumuz bir hareketin üzerimizde bıraktığı intiba yanında ülke genelinde milletimiz, geniş kitleler ve devlet politikaları üzerinde oluşturduğu güçlü etkilerinden bahsetmeye başladık. Derken 1967 yılından itibaren 1970 ve 1980'li yıllarda büyük yankı uyandırmış bir fikir ve kültür oluşumundan yani "Yeniden Milli Mücadele" hareketinden karınca kararınca bilgiler aktarmaya devam ediyoruz.
Şunu yeniden hatırlatmak isterim ki;
Değişik zaman dilimlerinde, değişik saiklerden, bir kaç kere yaşanan parçalanma hareketleri içinde ya da zaman diliminde yer almış, bir şekilde (kendi izahlarıyla) bu hareketin dışına itilmiş, kopartılmış, fakat değişik sivil toplum teşkilatlarıyla çalışmalarına devam eden, kendini hala Milli Mücadeleci olarak tanımlayan, ya da siyasi arenada; bir siyasi partide faaliyetlerini sürdüren değişik "mücadeleci gruplar" arasında yaşanan karşılıklı hoş olmayan ithamlardan sakıt, kendi kanaatlerimizi değerli okuyucularımızla paylaşma gayreti içinde kalmaya özen göstereceğim. İsabet ya da yanılgı içeren yorumlarımızdan kastımız asla birilerini yaralamak, yargılamak, mahkûm etmek cihetinde olmayacaktır. Rabbim hepimizi müfteri konumundan uzak eylesin.
Öncelikle belirtmeliyim ki Milli Mücadele Hareketi tarih sürecindeki yerini alırken, teşkilatı anlatan yeterince, objektif belge ve bilgiye dayalı eserlere ya da yorumlara rastladığımızı söyleyemeyiz. Sadece bir kaç kitap yanında, üniversitelerde bir kaç tez dışında bu hareketi anlatan belgelere rastlayamıyoruz. Hareketin öncülerinin bu manada derin suskunluğu çok ilginç bir şekilde devam ediyor. Bu yapılanmanın içinde bulunmuş, aktif görevler almış, "abi" diye hitap edilen, saygı duyulan bazı şahıslarla yaptığımız sohbetlerde ağır ithamlar ve söylemlere şahit olsak ta bu eleştiri ve bilgiler kamuoyuyla aşikâr olarak paylaşılmıyor.
Daha önce de kısaca bahsettiğimiz gibi kuruluş felsefesi "İslami, milli bir çizgide" doğmuş bir hareket olarak "Kur'an Ayetleri, Peygamber Efendimizin (sav) hayatı, siyer, O'nun sünneti, hadisi şerifler ve sahabe efendilerimizin yaşam tarzları, birbirlerine olan sadakatleri, fedakârlıkları, dayanışmaları, çok iyi şekilde irdelenmiş, özümsenmiş olması; bu gruba dâhil olan şahıslar tarafından kendi hayatlarına tatbik noktasında; "Mücadeleciler arasında görülmemiş bir samimiyet ve uhuvvetin doğmasına, sağlam bir iman üzerine tesis edilmiş "kardeşlik" anlayışının teşkilat içinde çok duygusal bir yapının oluşmasına sebep olduğu anlaşılıyor. Öyle ki o günlerde bu yapı içinde yer almış şahıslar o zaman dilimini hasretle yâd ettiklerini ve özlediklerinden bahsederler.
Bizzat şahit olduğumuz yüzlerce örnekte de gördük ki;
Mücadeleciler "İbrahim (as.) Sadakatinde, İsmail (as.) Teslimiyetinde, Yunus (as.) Sabrında sahabe hayatı yaşayan Yunus gönüllü insanlardı." Alparslan ve Fatih ruhunda idealist, Mustafa Kemal azminde, tüm zamanı yanında, cebindeki harçlığını, evinin nafakasını davası için tasadduk edecek kadar fedakâr kadrolardı. Sağlam karakterli, yüksek ahlaki erdemlere sahip, derin bilgi birikimi, disiplin anlayışları, tevazuları, örnek ve güçlü iman yapılarıyla anlatmaya çalıştığım bu hasletler, onları tanımayan başkaları için çok abartılı gelebilir! Bu bağlamda o teşkilat içinde bulunmuş ya da bu insanları yakından tanıyanlar beni anlayabilirler ancak... İşte bu anlayış belki de Milli Mücadele Hareketi'ni daha kapalı bir statüde çalışmalarını sürdürmesine, öz eleştiri yapmasına, mücadelecilerin birbirlerine olan muhabbetleri, derin saygıları bahsettiğimiz teşkilat ile ilgili kısıtlı bilgiler ve eserler neşredilmesine engel teşkil ediyor olabilir, kim bilir....?
NEREDE BU MÜCADELECİLER?
Yazımızın bu aşamasında bazı okuyucularımız Milli Mücadele Hareketi'ni ve bu kadar güzel insan kadrosunun akıbetinin ne olduğunu, bu teşkilat ve insanların şimdi nerede, ne yaptıklarını merak ederek sorduklarını duyar gibiyim!
Elbette Milli Mücadele Hareketinin mensupları, takipçileri ve Türkiye siyasi kamuoyu bu bilgilere sahiptirler. Bilmeyenler için ise gelecek haftaki yazımızda" Mücadele Hareketi Sürecini" kaldığımız yerden;
Bir fikir, ama bir aksiyon ve kültür hareketinden, siyasi aşamaya geçiş sürecinde yaşanan devreleri, bu arada gerçekleşen parçalanma, savrulma, itilaf dönemlerini ve sebeplerini, sonrası bu kadar donanımlı, vatansever kadroların neden ayrılığa düştüklerini, zafiyetlerini değişik mihrakların etkilerini, nefis ve ikbal iddialarını yüzeysel de olsa kendi yorumlarım ışığında yazmaya devam etmek ümidiyle...
Sağlık ve afiyette kalın sevgili okuyucularım.