Sevgili okuyucularım;
Başlattığımız yazı dizimize kaldığımız yerden devam edelim.
Yeniden Milli Mücadele Hareketi; 1960'lı yılların sonlarında kurularak ve 1970'li yılların başlarında teşkilatlanma çalışmalarını ülkemizin değişik yerlerine kurulan "Sancaklar" ile devam ettirmiştir. Teşkilat, neşriyatları (sahip olunan Otağ Yayın Evi eliyle basılan eserlerle) yetiştirilen güçlü, donanımlı, davasına sadık kadrolarla ve kültürel çalışmalarıyla, tez zamanda ülke genelinde, bilhassa üniversite ve aydın kesim üzerinde büyük tesir uyandıran faaliyetleriyle toplumun tüm katmanları üzerinde tesirli propagandalarıyla kısa zamanda bir farkındalık oluşturarak benzeri teşkilat ve akımlar içinden sıyrılarak çok güçlü bir teşkilat haline gelinmiştir.
Milli Mücadele kurucuları kurulma öncesi o zamanın şartlarında İslami ve Milliyetçi cenahta faaliyet gösteren Milliyetçi ve İslamcı kuruluşlar ve fikir akım ve adamlarıyla birlikte olmuşlar, muhakkak bu fikir akımlarından, mütefekkirlerinden esinlenme, düşünce ve fikir adamlarının tecrübe ve tavsiyelerinden faydalanma söz konusu olmuştur elbette. Kuruluşun temelinde İslamcılık ve Milliyetçilik ön planda tutulmuş, Mücadele Birliğinin bir fikir ve kültür hareketi olduğu ve günün hiç bir siyasi hareketiyle bağlantılarının olmadığı ve siyaset yapılmayacağı zikredilmiştir.
Milli Mücadele Hareketi kendine özgü yapısı, teşkilatlanma modeli, daha sonra kitap haline getirilen İlmi Sağ ve İnkılâp İlmi gibi eserler, hareketin doktrin, düşünce ve fikirlerini hayata geçirecek elemanların yetiştirilmesi için bir el kitabı haline gelecek olan "Kadroların Vazifeleri" adlı kitaplar çok disiplinli, okuma kültür çalışmalarıyla yere sağlam basan kadrolar oluşturulması hedeflenmiştir.
Siyaset dışı bir hareket olunmasına rağmen ülkemizin ve milletimizin düçar olduğu yurtiçi ve yurtdışı politikalarda, devletin maruz kaldığı saldırı ve tehlikelere karşı devlet ricalinin ve milletimizin uyandırılması noktasında çok ciddi vazifeler yapılmış, değişik neşriyatlar ve kitle faaliyetleriyle milli politikaların hayata geçirilmesi noktasında önemli çalışma, gayret ve tavsiyelerde bulunulmuştur. Dönemin en tehlikeli akımı olan ve direk devleti ele geçirmeye hedeflemiş "komünist" faaliyetlere karşı çok etkin çalışmalar yapılırken "devlet istihbaratıyla" birlikte hareket edildiği, devlet yetkilileriyle resmi sıfatla olmasa da temasta olunulmuş, yardımcı olunma niyeti içinde bulunulmuştur. (Daha sonra bu aşamada devlet istihbaratıyla olan bu ilişki, ileri tarihlerde bu teşkilatın devlet eliyle kurulduğu ve eksen olarak hareketin "milliyetçi bir akıma evrildiği" iddialarını gündeme getirmiştir.)
Dış politikada etkin faaliyetlerde bulunulmuş özellikle; "Esir Türk İlleri, Doğu Türkistan " davasına sahip çıkılmış, o dönem "Uygur" Doğu Türkistan Cumhuriyeti Genel Sekreteri iken devletinin Kızıl Çin'in işgalinden sonra yurdumuza sığınmış İsa Yusuf Alptekin'e kucak açılmış, Alptekin'in ülkemizde ki faaliyetlerinde yardımcı olunmuş, fikir ve düşüncelerini anlatan eserlerini neşretmişlerdir.
Kıbrıs politikamızda Rumların ve Yunanlıların "enosis" (Kıbrısı Yunanistan'a bağlama) faaliyetlerine karşı ilimsel ve kitlesel faaliyetlerle neşriyat yayınlarında bulunulmuş, Kıbrıs Davasına sahip çıkılmış, Kıbrıs'ın milli kahramanı Mücahit Rauf Denktaş ile sıcak temaslar içinde olunarak gerekli destekler verilmiştir.
Günümüzde Avrupa Birliği, o dönem adı "AET ya da Ortak Pazara" karşı uygulanması gereken politikaları ve takınılması gereken tavırları uyarıcı çalışmalar ve neşriyatlarla sık sık gündeme taşımışlardır.
Sevgili okuyucularım Milli Mücadele Hareketinin siyasi bir birlik olmamasına rağmen devletimizin maruz kaldığı siyasi krizlere ve aziz milletimizin sürüklenmekte olduğu buhranlara karşı yürüttüğü başlıca faaliyetlere kısaca değinmiş olduk.
Yazı serimizde "Yeniden Milli Mücadele Hareketini" kısıtlı ama doğru bilgilerle, çok derin detaylara inmeden; en azından yeni nesillere tanıtma gayreti içinde olduğumun samimi olarak kabul edilmesini istirham ediyorum. Elbette hata ve eksiklerimiz olacaktır.
Diğer bir amacım da yakın tarihimizin Türk Kültür, düşünce, fikir ve siyasi hayatına çok önemli etkileri olmuş bir hareketin yeni kuşaklarca ve kamuoyunca yeterince araştırılıp, üzerinde çok daha geniş çaplı araştırmaların yapılabilmesine vesile olmaya çalışmaktır.
Günümüzde hasretle aranan İslami, milli, ahlaki erdemlerimizin, inanç değerlerimizin kaybettiğimiz manevi ruhumuz, Türk - İslam kimliğimiz ve şahsiyetlerimizin Milli Mücadele Hareketi içinde nasıl hayat bulduğu, "İslam ve sahabe ikliminin yaşandığı, teşkilat kardeşliğinin nasıl tesis edildiği o yüksek erdemlerin nasıl hâkim olduğunun hakikaten yeniden araştırılmaya ve yaşanmaya değer olduğuna yürekten inanıyorum.
Haftaya hareketin seyrine kaldığımız yerden devam etmek üzere...
Sağlık ve esenlikle kalın...
Rabbimize emanet olun aziz okuyucularım.