İsveç'te geçen gün gene aşırı sağcı, nazist, faşist bir parti genel başkanı tarafından Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim' in yakılması ülkemiz ve tüm İslam aleminde infiale yol açtı. Tepkiler çığ gibi !..
Müslümanlar hadiseyi duyarlı bir şekilde kınıyor, telin ediyor, lanet okuyor. Elbette bizlerde aynı duygular içindeyiz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de gerekli tepkisini ortaya koymuş, İsveç nezdinde bu tepkilerini dile getirmiştir.
Menfur hadisenin Türkiye Büyükelçiliği yanında gerçekleşmiş olması, Türkiye'ye karşı bir mesaj içeriği mi taşıyor ihtimalini akla getiriyor.
Biliyoruz ki;
İsveç NATO' ya katılmak için başvurmuş, kendisine ülkesinin terör örgütlerine verdiği desteklerden dolayı tepkili yaklaşan Türkiye'nin onayını almak için çaba sarf eden bir konumdaydı. Yani İsveç bir nevi Türkiye 'ye muhtaç, hatta mahkûm gibiydi. Bu konuda görüşmeler devam ederken; İsveç Türkiye'yi ikna etmek için uğraşırken; tüm uyarılara rağmen, neden böyle provakatif bir eyleme göz yummuştur?
İzin vermekle kalmamış, eylemcinin polis koruması altında çirkin saldırısını gerçekleştirmesine göz yummuştur?
"Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" demezler mi adama?
Bu olayla İsveç tâbiri caizse;
" Kendi Ayağına kurşun sıkıp tam bir harakiri' yapmamış ta; ne yapmıştır?
O halde tam bir İslâm düşmanı olan bu meczup olarak gösterilen bu fanatiğe neden bu eylemi müsaade edilmiştir?
İsterseniz daha önceden sabıkalı, Danimarka ve İsveç pasaportu taşıyan çifte vatandaşlık hüviyeti bulunan siyasi faili daha yakından tanıyalım.
İsveç’te aşırı sağcı Stram Kurs partisinin kurucusu Rasmus Paludan, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim'i yakan şahıs. Bu melun, geçen yıl, İsveç'in farklı noktalarında üç kez daha Kur'an-ı Kerim yakmıştır.
Hukukçu olan 41 yaşındaki aşırı sağ görüşlü siyasetçi Rasmus Paludan, Nazi bağlantıları yüzünden “ırkçılık” suçlamasıyla daha önce Danimarka’da hüküm giymiş birisi.
Stram Kurs (Sıkı Yön Partisi) lideri Paludan, geçen yıl Stockholm'de bulunan Zayed bin Sultan Al Nahyan Cami (Stockholm Cami), Uppsala kentindeki Kvarngrdet semtinde bulunan Uppsala Cami ve Jönköping kentindeki cami önünde Kur'an-ı Kerim yakmış; çıkan olaylarda bir çok kişi yaralanmıştır.
Paludan'ın Temmuz 2017 yılında kurduğu ve lideri olduğu Sıkı Yön Partisi, Danimarka’da iki yıl önce İslam dininin ülkede yasaklanmasını ve bütün Müslümanların ülkeden sınır dışı edilmesini talep ederek girdiği seçimde yüzde 2’lik oy barajını geçememiştir. Paludan, ayrıca sığınmacılar ile ilgili görüşlerinden dolayı Danimarka'da tartışılan birisidir. Paludan, Danimarka'nın başkenti Kopenhag' ta Kur'an-ı Kerim'i havaya atmasıyla çıkan şiddet olaylarının faili olarak da tanınıyor.
Paludan'ın vukuatları bunlarla da sınırlı değil!
11 Kasım 2020'de Fransa’da Kur'an-ı Kerim'i yakma eyleminde bulunmuş, ülke polisi tarafından sınır dışı edilmiştir. Belçika ise "benzer eylemler yapıp tahriklerde bulunacağı" gerekçesiyle Paludan'ın ülkeye girişinin yasaklamıştır.
Aşırı sağcı, faşist, İslâm düşmanı siyasetçi son olarak Türkiye'den NATO üyeliği için onay bekleyen İsveç'te Türk büyükelçiliği önünde tepkilere rağmen Kuran-ı Kerim yakarak tüm İslam dünyasının dikkatlerini, tepkilerini kendisinin ve İsveç'in üzerine çekmeyi başarmıştır.
Aklımızın almadığı birçok şeyler var bu konuda (!......?)
İsveç'in NATO yolu Türkiye'den geçerken;
Neden bu yola taş konuyor?
İsveç hadiseyi sadece" ifade ve düşünce özgürlüğü" olarak tanımlayarak, eylemin " bir nefret suçu" olduğu kabul etmez, Türkiye’nin tüm ikazlarını neden görmezden gelerek adeta bu naziste yardımcı oluyor?
Aklımıza gelen ilk düşünce; acaba İsveç'in üzerinde de " bir üst akıl mı var ?
Paludan denen bu uluslararası provokatör, rezil adam ve İsveç bu cesareti nereden ve kimden alıyor?
Askeri yönden" tarafsız " vaziyette kabul edilen İsveç, NATO ya katılmayı Rus tehdidi karşısında olduğu gerekçesiyle isterken, bu Kur'an düşmanı şahsın eylemi, acaba en çok kimin ekmeğine yağ sürüyor?
Rusya'nın dostu durumunda olan Türkiye şimdi ne yapacak acaba?
Bu olay İsveç'in NATO ya girişinin Türkiye tarafından veto edilmesine sebebiyet verecek midir?
Bu durum İsveç'in NATO üyesi olmasını en çok karşı çıkan Rusya'yı memnun etmez mi?
Acaba bu şahıs bazı güçlerin " provakatif taşeronu, tetikçisi midir?"
Bu güçler kimdir?
Bu aşırı sağcı siyasetçi neden sık sık Kur'an ve İslam düşmanlığıyla gündeme geliyor?
Düşmanlığının altında " sadece İslâm'a ve Müslümanlara olan tarihi nefret ve kini mi yatıyor?
Tıpkı tarihte yaşanan " Haçlı seferlerinin" unutulmamasını, İslâm düşmanlığının sıcak tutulması ve dinamik olarak yaşatılmasını mı hedefliyor?
Acaba başta İsveç olmak üzere;
Bu ve bunun gibi şahıs ve güçler en başta Türkiye ve 2 milyarlık İslam dünyasını hiç te ciddiye almayarak hafife mi alıyorlar?
Öyle ya daha önce benzeri olayları sadece kınayan
sadece protesto eden, mitinglerde bas bar bağıran, slogan atan Müslümanlar, bir Türkiye yada İslam ülkeleri var karşılarında !.....
Ne yazık ki durumumuz maalesef böyle gözüküyor. İşin realitesi bu, kabul etsek de etmesek te !....
Zavallı Müslümanlar en büyük kutsallarına yapılan bu saldırıların karşısında sadece telin ediyor, kınıyor, lanet okuyor, protesto ediyor.... Ve konu bir müddet sonra unutuluyor, kapatılıp gidiyor (!)
Olayın failleri ülkelerle de bir müddet sonra yeniden dost olmanın yollarını arıyoruz.
Yazıklar olsun biz Müslümanlara!
Yazıklar olsun 2 milyarlık İslam alemine!
Sonra dönüp birbirimize soruyoruz;
NEDEN İSLÂM ALEMİ BU HALDE DİYE!...
Bazı okuyucularımızın pekâlâ ne yapmalıyız diye sorduğunu duyar gibiyim!
Cevap:
Önce tarih konuşsun...
Sonra da bilim adamlarımız, siyasilerimiz, bürokratlarımız, hariyecilerimiz ve " devlet aklı" karar versin...
Biz Müslümanlar, Allah'ın Rahmeti, Keremi İnayeti üzerimize inmiyorsa tekrar tekrar düşünelim.
En yüce kutsallarımızın ayaklar altında çiğnenmesi karşısında
korkaklık ve pısırıklığı ne zaman üzerimizden atacağız ?
Ne yazık ki
"Üzerimize ölü toprağı serpilmiş" durumdayız!...
Ancak utanç duymak mı bize düşen?
Vah ki vah !
Umarım inancımıza yapılmış bu son saldırı bizim ve tüm Ümmet - i Muhammed'in uyanışına, ayağa kalkmasına vesile olsun...
Aminnnnn !...