Saygıdeğer okuyucularım,
Bu yazımızda geçen haftanın en çok konuşulan konularından birisine temas etmeye çalışalım. 09 Eylül İzmir’in kurtuluşu dolayısıyla belediye başkanı Tunç Soyer’in kutlamalar dolaysıyla yaptığı konuşmada son Osmanlı padişahı, VI. Mehmed, Sultan Mehmed Vahîdeddin'e atıfta bulunarak “100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydi.” Şeklinde konuşması tartışmalara yol açmıştı. Soyer, son Osmanlı devleti ve idarecilerini hedef alan bu cümleleri karşısında ağır eleştirilere maruz kalınca, “bu sözler Nutuk ta bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından dile getirilen sözlerdir. Osmanlı, Selçuklu sadece bir fikre inanan insanların ataları değil ki, hepimizin ataları. Ama Vahdettin ile Fatih Sultan Mehmet Han bir mi? Vahdettin, Mustafa Kemal için “hain” demiş, suikastlar düzenlemiş, hakkında ölüm fermanı çıkartmış birisidir.” ifadeleriyle bir savunma yapma gereği duymuştur.
Ülkemizde yıllardan bu tarafa benzeri tartışmalar devam edip gider. Ne hikmettir ki; Osmanlı sevdalıları, son dönem padişahlarından başta Abdülhamit hayranı, Vahdettin’in savunucularıdır. Bazıları da Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olarak bilinir. Özellikle İsmail Kahraman’ın İstiklal Mücadelesini ve zaferlerimizi küçümseyici, alay dolu ifadeleri de asla kabul edilemez. İnkar etselerde ;
"İzmir'in dağlarında çiçekler açtı. Kahpe düşman süngümüzün önünden kaçtı. "
Öbür taraftan Cumhuriyetçi ve Kemalist geçinen gruplar da Osmanlı düşmanıdırlar. Özellikle sol cenah, bazı CHP’liler ne zaman Atatürk ile ilgili bir konuşma yapsalar, gaza gelerek sürekli Atatürk ile Vahdettin’i kıyaslayarak aşağılama gereği duyarlar.
Bir milleti devlet yapan; inanç birliği, toprak birliği, bayrak birliği, kültür birliği, dil birliği ve tarih birliğidir. Kendi tarihinde birbiri ile zıtlaşan, kendi tarihine bu kadar düşman kesilen bizden başka bir millet olabileceğini düşünemiyorum. Vahdettin düşmanı olanları anlamaya çalışıyorum. Çünkü bize öğretilen tüm tarih kitaplarında Vahdettin “bir hain” olarak bellettirildi. Resmi tarih kitapları öyle yazarken, başka birçok kaynaklarda da onun bir hain değil, bir vatansever olduğu belgeleri ile ispatlanmaya çalışılıyor.
Neden acaba yıllarca bu aziz milletin evlatlarına Vahdettin-Atatürk çatışması reva görülür?
Neden tüm gerçekler belgeleri ile ortaya konmaz?
Neden tamamen yerli ve milli bir tarih şuuru oluşturulmaz?
Bu ve benzeri tartışmaların bu millete hiçbir faydasının olmadığı, olamayacağı ortadayken;
Neden bazıları bu gereksiz ve faydasız tartışmayı ısıtıp, ısıtıp gündeme taşır?
Bugün bu konuyu gündeme taşıyanlar acaba kimin fırınına odun taşıdığının farkında değiller mi?
Diyelim Vahdettin, onların iddia ettiği gibi bir hain idi. Bu durum bize ne kazandıracak?
Bu milleti ayrıştırmaktan, kutuplaştırmaktan başka….
Geçmişimizle kavga etmek yerine, bugünü ve yarınlarımızı tartışalım. Enerjimizi böyle münazaralı konulara harcamaktansa milletimizin varlığı, birliği, vatanımızın bütünlüğü, ülkemizin ve insanımızın huzur ve refahı, daha güçlü, daha kalkınmış, bir Türkiye için neler yapılabilir, hangi projeler hayata geçirilebilir, bu mevzular üzerinde kafa yormak gerekmez mi?
Yeterince bu milleti ayrıştırmak, kutuplaştırmak, birbirine hasım yapmak için, iç ve dış güçler durmadan çalışırken,
Neden tarih konusunda da bir ayrıştırmaya, tartışmalara sebebiyet teşkil edecek konular üzerinde ısrar edilir?
Tarih ibret almak için vardır. Vahdettin’e bakış açımız ilmi, tarihi belgeler ışığında olmalı. Vahdettin’in hataları varsa ki; elbette vardır, ancak bizlere ders almak düşer.
Mustafa Kemal Atatürk’ü övmek için illa da;
Osmanlı’yı ve Vahdettin ‘i yermek hakaret etmek zorunda mıyız acaba?
Atatürk’ün değeri sadece, Osmanlı ve Vahdettin düşmanı olunca mı kıymet kazanıyor?
Yani geçmişimize sövmeden de meramımızı anlatabilir, mesajımızı bu millete aktarabiliriz. Günümüzde olduğu gibi yapılan beyhude tartışmalar, ancak bu milleti birbirine düşürür, nifak ve fitne saçmaya devam ederiz(!.)
Muhakkak ki her lider, bir beşerdir. Hataları da olacaktır. Haşa bu liderler padişah ta olsa, cumhurbaşkanı da olsa hata yapmaya mahkumdurlar! Vahdettin’i hatalı hatta hain kabul ederken, Mustafa Kemal Atatürk için de tamamen hatasız ve kusursuz olduğunu kabul edemeyiz elbette. Bize düşen tarihi vazife;
Geçmişin hata ve eksikliklerinden ibret ve ders çıkartmak,
Doğrularını alarak devam ettirmek,
Geçmişimizin, geleceğimizi aydınlatacak birer tarihi vesikalar bütünü olduğunu unutmamak,
Tarihimizin geleceğe tutulan bir projeksiyon olduğu hakikatinin idrakinde olmalıyız.
Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki;
Geçmiş liderlerin almış olduğu kararların, kendi dönemleri için doğru ve isabetli olduğu zannedilebilir. O liderlerin almış oldukları kararların, sebep ve neticelerini, günün sosyal, stratejik, siyasal, ekonomik, vb. her türlü gelişen olaylarını çok iyi tespit ve analiz etmek gerekiyor. Ancak, bu şekilde bu liderleri ve kararlarını anlama kabiliyetine sahip olabiliriz.
Kısacası bu milleti Vahdettin – Atatürk tartışması içine sokarak birbiriyle kavga ettirmeyiniz.
Bu ülkenin, bu milletin tartışılması gereken onca meselesi varken; neden hala bu kavgayı yapıyoruz?
Bu tartışmadan kimlerin nemalandığı hiç akıllara gelmez mi?
Oldum olası CHP zihniyeti bu akıl tutulmasının yörüngesinden bir türlü çıkamıyor neden?
Selçuklu’da bizim, Osmanlı’da bizim, Cumhuriyet’te bizim. Atatürk’te bizim.
Bu ülke bizim, bu devlet bizim, bu memleket bizim!
Çünkü başka Türkiye yok.
Kabul etsek te etmesek te bu topraklarda iyi günde, kötü günde de, barış ve savaşta hep beraber yaşamak zorundayız.
Birileri red etse de, etmese de;
"İzmir'in dağlarında hala çicekler açıyor, İzmir Marşı söyleniyor, Ege'ye akıyor, yankısı taa Atina 'dan duyulmaya devam ediyor, devam edecek!...
Unutulmasın ki; hep birlikte Türkiye’yiz!
Türkiye hepimizin…