Değerli okuyucularım,
Bu yazımızda “24 Kasım Öğretmenler Günü” dolayısıyla, öğretmenliğin toplumumuzdaki yeri ve değeri hakkındaki düşüncelerimi sizinle paylaşarak, öğretmenlerimize hitap eden bir mektupla öğretmenlerimize seslenmek istiyorum.
Saygıdeğer Öğretmenlerimiz;
Herkesin geriye dönük keşkeleri ve pişmanlıkları vardır. Benim keşkem ve pişmanlığım ise; içimde bir uhde olarak kalan bir öğretmen olma idealimdir. 1981 yılında kayıt olduğum Demirci Eğitim Enstitüsünde bu idealimi gerçekleştirmek üzereyken okulumu bazı sebeplerden dolayı yarıda bırakarak Avrupa'ya giderek orada tahsilimi devam ettirmeyi düşünüyordum. Fakat benim çok sevdiğim öğretmen olma ideallerimi gerçekleştirme şansını bir türlü bulamadım. Kader, nasip deyip geçelim. O yüzden hep öğretmenlere hep gıptayla, kıskançlıkla bakmışımdır.
SEVGİLİ ÖĞRETMENLERİM
Yılda 1 kez değerinizin konuşulduğu, anlatıldığı bir ortamda ben de acizane sizlerle ilgili düşüncelerimi bir mektupla sizlere ulaştırmayı düşündüm. Hata ve eksiklerimiz olursa şimdiden af ola!...
Dünya üzerinde geçmişte ve günümüzde de olduğu gibi en önemli mesleğin öğretmenlik olduğunu sanırım rahatlıkla iddia edebiliriz. Devletlerin, milletlerin varlık ve bekası, medeniyetlerin ortaya çıkması ve ihyası ancak ve ancak ilimle, irfanla gerçekleşebilir. Eğitim ve öğretimle sağlanan bilimsel gelişmeler, insanoğlunun aldığı mesafeler ilmin, insanlığın merkezi temsilcisi “Öğretmenler” vasıtasıyla sağlanabilir. Öğretmenlerdir ki; nesilleri gerçek hayata hazırlarlar. İnsanlığa yön ve şekil veren onlara her türlü erdem ve güzellikleri nakşeden, başarı ve mutluluğun hazırlayıcısı, planlayıcısı, sistemlerin uygulayıcısı hep öğretmenler olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi “Öğretmenler, Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Dünyanın her yerinde öğretmenler toplumun en özverili, en saygıdeğer öğeleridir. Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir. Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek, başkalarına ışık verir.” Eğitim sistemlerini en iyi, en mükemmel ve en çağdaş şekilde dizayn eden, bilimsel veriler ışığında yetişmiş idealist, ehil öğretmenler kadrosuyla hayata geçiren devletler her zaman kalkınmış, müreffeh içinde yaşayan nesillere sahip olmuşlardır.
BANA BİR HARF ÖĞRETENİN 40 YIL KÖLESİ OLURUM!
Dünyanın en önemli mesleği olarak gördüğümüz öğretmenlik, hakikaten çok değerlidir. Krallardan, devlet başkanlarından, ordu komutanlarından, en önemli doktorlardan, meşhur deha ve mucitlerden ve zenginliğinin ölçüsü bilinmeyen onca milyarderlerden çok daha değerlidir. Çünkü bu saydığımız tüm şahısları yetiştiren, hayata hazırlayan hep öğretmenlerdir. Hz. Ali’nin buyurduğu gibi; “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum.” Hz. Ali’nin de bir devlet başkanı olması bu iddiamızı ne güzel destekliyor. Öyleyse her birimiz 29 kere kırk yıl kölesiyiz öğretmenlerin. Peygamber Efendimiz’in de “Ben insanlara muallim olarak gönderildim.” Şeklinde ifadesinde bulduğu gibi her öğretmen aynı zamanda peygamberlik mesleğini de icra ediyor.
Toplumları ayakta tutan maddi – manevi dinamikleri yanında, onların sahip olduğu beşerî imkânlar, Milletlerin yaşam tarzı ve var olma zamanını, ömrünü belirler. Bu süreçte en önemli unsur öğretmen olarak karşımıza çıkar. Günümüz Türkiye’sinde kanaatimce öğretmenlerimiz hiçbir zaman hak ettikleri mertebeye ulaşamamışlar, hak ettiği saygınlığı görememişlerdir. Bir kere geleceğimizin garantisi olan öğretmenlerimizin maddi alanda hiçbir sıkıntılarının olmaması gerekiyor. Öğretmenlerimize yaşam standartlarının üzerinde imkânları sağlanmalı ki, verimlilikleri arttırılmalı. Bir öğretmen hiçbir maddi sıkıntı içinde olmamalı. Hayatımızın rehberleri olan öğretmenlerimiz gerçek saygınlığına kavuşturulmalı. (….…)
Günümüz dünyasında 1001 sorunla boğuşan, mesleğini icra etmede zorlanan, değişen, eğitim sistemleri yanında, sosyal alanımızda yaşadığımız ahlaki erozyon, teknoloji ile beraber gelişen, disiplin olmakta zorlanan, ihtiyaçları her geçen gün artan, vahşi kapitalizmin esiri ve oyuncağı olmuş, tüketime endeksli bir nesli eğitme noktasında çaresizleri oynayan bir zavallı bir öğretmen profili ile karşı karşıyayız.
CAMİYE GİRER GİBİ GİRİLMELİ OKULA
Öğretmenliğin ne kadar kutsal bir meşgale olduğu hep dile getirilir. Bende bu kutsal meşgaleye bir ibadet tutkusu gibi, bir inanç manzumesi gibi bir misyon yüklemeyi uygun görmüşümdür kendi penceremden. Bir öğretmenin her anını bir ibadet halinde değerlendiresim gelir nedense. Çünkü kutsal bir vazifenin başındadır. Peygamberlerin varisleridir onlar. Okulla camiyi hep birbirine eşdeğer kılarım düşüncelerimde. Camiye girer gibi girilmeli okula. Nasıl ki ibadetlerde samimiyet vardır, teslimiyet, adanmışlık vardır. Gündelik telaşlardan arınmak vardır. Öğretmen-öğrenci arasındaki iletişimi de öyle değerlendiririm. Nasıl ki ibadetler öncesi tertemiz bir abdest alınır, günlük dünya telaşından kaynaklanan maddi kirlerden temizlenilir, öyle başlanır ibadete…
Öğretmen ibadetlerin merkezinde, sabrın, azmin, kararlılığın ve yüksek ideallerle donanmışlığın verdiği cesaretle dağarcığında ne varsa aktarmaya çalışır öğrencilerine. İbadetteki samimiyet neyse hizmetteki gayrette öyledir. Hiçbir karşılık beklemeden, aşkla, şevkle yapılan bir gayret…Tüm olumsuzluklara karşı.
Saygıdeğer öğretmenlerimiz,
Biliyoruz ki; vazifeniz çok kutsal olduğu kadar, hizmetinizi kolaylaştıracak şartlarda hep aleyhinize gelişiyor. Fakat ne olursa olsun ülkemizin geleceği, büyük bir sorumlukla beraber sizleri bu kadar ağır bir vebali omuzlamaya mahkûm kılıyor.
Çünkü gelecek nesil ancak ve ancak sizin eseriniz olacak. Ortaya çıkaracağınız eserler koca bir devletin, aziz bir milletin nasıl idare edileceği, nasıl mutlu ve güçlü olabileceğinin nüvesini oluşturacaktır. Sabırla, inatla, kararlılıkla ve azimle sınıfınıza gireceksiniz mabede girer gibi. Elinizdeki her öğrencinin işlenmeye hazır bir eser olduğu düşüncesiyle. Var gücünüzle şekil vermeye çalışacaksınız elinizdeki esere. Bu eserin en güzel, en muhteşem bir şekilde sunulması için çalışıp çabalayacaksınız. Biliyorum çok zor. Değişen sistemler, okullarımızın fiziki şartları, öğretmen – öğrenci – veli üçgeninde her şey belki de aleyhinize. İşin, sosyolojik – psikolojik boyutu keza her geçen gün zorlaştırıyor sizin hareket alanınızı. ( ?……….)
Değerli öğretmenlerimiz,
İnanıyorum ki “öğretmen” sıfatını taşıyan her biriniz taşıdığınız sorumluluğun elbette bilincindesiniz. Her geçen gün toplumumuzda artmaya başlayan sosyal – kültürel – ahlaki yozlaşmaya karşı direnecek, çare üretecek nesillerimize sahip çıkacak resmi – sivil kurum ve kuruluşlar elbette vardır, olacaktır. Her birimizin şikâyet ettiği bu önlenemez erozyona karşı birçok tedbir sıralanabilir. Her şeyin maddeyle ölçüldüğü, sekülerleşen bir dünya anlayışında EĞİTİM geçmişte olduğu gibi günümüzün de en önemli meselesi haline gelmiştir. Bu büyük eğitim misyonu, ÖĞRETMENİ merkeze oturtuyor. Tüm sorumluluklar öğretmenlerin omuzlarında. Onların gayretleri, metanetleri, ulvi idealleri; bu millete, bu devlete, bu vatana olan sevdalarının yüksekliği varlığımızın ve bekamızın yegâne belirleyicisi olacaktır.
Muhterem öğretmenlerim,
Biliyorum çok zorlanıyorsunuz. Sizlerden çok şey istendiğini de düşünebilirsiniz. Elbette çok da haklısınız. Tüm çabalarınıza rağmen verimli olmakta güçlük çektiğinizi, kadir ve kıymetinizin yeterince anlaşılmadığından, sistemlerden, müfredatlardan, bizleri idare eden yasalardan, maddi sıkıntılardan bahsedebilirsiniz haklı olarak. Çünkü sizin başarınızı toplum ve sistem; sınavlara, sınavdan alınan sonuçlara, başarı ya da başarısızlıklara, derecelere endekslemiş bir yapıyı ölçü oluşturuyor.… Kaç öğrenciyi sınav kazandırdınız, alınan derecelere, maalesef sadece sonuca bakılıyor. Öyle olduğu için de büyük bir İMTİHAN baskısı altında kalan; ÖĞRETMEN – ÖĞRENCİ ikilisi. (!……..)
GELECEK SİZSİNİZ ÜMİT SİZSİNİZ!
Değerli öğretmenlerim,
Eğitimden maksadın topluma yararlı bireyler yetiştirmek, onları hayata hazırlamak sistemi olduğunu tarif etmiştik. Günümüz deyimiyle “ADAM-İNSAN YETİŞTİRMEK” tir eğitim. Şu hususu her an hatırlamanızı acizane bir kardeşiniz olarak istirham ediyorum. Sizler ne olursa olsun tüm olumsuzluklara rağmen ölçü tutulan sınavlar yanında; lütfen vatanına, milletine, insanlığa yararlı vatandaşlar olarak hazırlayınız. Adam-insan yetiştirme gayretinde olunuz. Tüm ümitler her zaman olduğu gibi sizin gayretlerinizde saklıdır. Bu memleketi, bu milleti sizler karşılıksız sevmek zorundasınız. Sevdanıza karşılık verecek, sizleri ödüllendirecek insanlar, idareciler her geçen gün azalabilir. Ama sizin yüksek aşk ve idealleriniz buna mukabil yükselmek, ileri seviyeye sabırla ulaşmayı mecbur kılıyor. Sizler toplumun isimsiz ama GERÇEK KAHRAMANLARISINIZ!...Yazımı M. Kemal Atatürk’ün şu güzel sözüyle tamamlamak istiyorum.
“Öğretmenler!... Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyetli yetiştirmek sizin elinizdedir. Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini sizler yetiştireceksiniz ve YENİ NESİL, SİZİN ESERİNİZ OLACAKTIR.
Tamamen samimi duygularla kaleme aldığım bu mektubumda herhangi bir sürçülisanım olduysa affola… Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyor, hepsinin karşısında saygıyla eğiliyor, hürmetlerimi sunuyorum.
Sizleri çok seviyoruz.
UZATIN ELLERİNİZİ ÖPELİM ÖĞRETMENLERİMİZ!..