Şimdi söz konusu Yörükler olunca, konu Burdur’u da içine alıp aslında Mersin’den Balıkesir’e kadar uzanan bir kıyı coğrafyası için konuşmuş olacağım. Çünkü bu yörenin bir zamanlar hayvancılığa bağlı yaşamlarından, onun kültürel uzantılarında yer alan dokuma çeşitlerinden söz edeceğim. Daha önce kara çadır, yolluk, kara çul, ala çul, kilim, kolan vb dokumalardan ve desenlerinden söz ettim. Bu hafta ise taşıma kaplarından söz edeceğim.
Yörükler yaşam döngüsü içinde ürettikleri ürünü taşımak için kap yapmak gerekti. Ne ile yapabilirlerdi? Elbette ki ellerinde bulunan kendi ürettikleri hayvanların yününden, kılından, derisinden yapabilirlerdi ve onu yaptılar. Gereksinimleri doğrultusunda çeşitli kaplar ürettiler. Bu kapları sıralarsak önce torbadan başlamak gerek.
1-Torba: İnsanlar ovaya, sürü ardına, oduna ocağına bu torba olmadan yola çıkmaz. İki kolludur ve sırt çantası gibi taşınır. Onun da desenli renkli dokuması geçerli olanıdır. İçine yemeğini, suyunu koyar. Bağda, bahçeden taşınacak meyve sebzesini koyar. Çoban ekmeğinin yanında kavalını koyar. Bağlamasını koyar. İşte koca divan sazının küçülüp cura haline gelme nedeni bu ekmek torbasıdır. Taşıma kolaylığı olsun diye sazı küçültmüşler ve adına küçük anlamına gelen cura demişlerdir.
2-Çuval: Farsçadan geliyor. Yörüklerde üç çeşit çuval vardı. 1- Kara çuval, keçinin kılından atkılı, çözgülü, desensiz, renksiz bir dokuma ile yapılır. İki kenarında kalın ipten kulp dikilir ya da örgüsüyle yapılır. İri daneli bakliyat taşımada kullanılır. Boyutu gereksinime göre değişir.
3-Yün çuval. Çözgüsü kıl ipten, atkısı koyunyününden yapılır. Kilimde yer alan değişik renklerde motif ve desenler bu çuvalda da dokunur. Genellikle un depolamada ve taşımada kullanılır.
4- Ala çuval: yine yün çuval gibidir; motifler, desenler, renk renk dokumalarla işlenir. Kulpu vardır. İçine çamaşır konur. Bizim babaanemden kalan bir ala çuvalımız vardı, ama ona biz kızıl çuval derdik. Çünkü kırmızı ve kırmızının tonları daha çoktu. Aykırı ve paralel kenar desenlerini hatırlıyorum. Yerleşik hayatta annem o çuvalı 1975 yılına kadar gardolap olarak kullanmıştı.
5-Heybe: Yörüklerin olmazsa olmaz kaplarından biri de heybedir. Evet, iki gözü olan ve bu gözlerin birbirine köprü gibi bağlanmış dokuma kaplardandır. Eşeğe hayvana, motorlara hatta insan omzunda mallarını, kapkacağını, giysilerini taşımak için heybe kullanılır. Sosyal medya görsellerinde çocukların, oğlakların, kuzuların içine konarak taşındığını sıkça görüyoruz. Çiftçiler tohumu da gübreyi de toprağa heybeden alır ve saçar. Tohumu aynı yere üç kere atarlar çünkü atarken taşa, kuşa, yaşa diye atarlar. Heybenin de senleri vardır. Renkli desenli olanına ala heybe denir. Düz koyu renkleri eşeğin semerine, palanına denk getirilir. Renkli kısmı dışa bakar.
Keçi derisinden sırt çantaları, peynir çökelek için deriden tuluk dediğimiz taşıma kapları hala yapılan kaplardır.
6-Harar: Kıldan da yünden de dokunabilir. Özelliği geniş olmasıdır, genelde deve katır gibi hayvanlara yüklenen, pahada hafif yükte ağır şeyler taşınır. Evlerde de kilerin bir köşesinde depolama amaçlı kullanılır. Desenli yün hararlarla deve kervanları hacimli yük taşımacılığında önemli bir yere sahiptir.
7-Sandık: Sandık her ne kadar yerleşik hayatın bir ürünü olsa da Yörüklerin özellikle kızların çeyizlerine yavaş yavaş sandık da girdi. Kızın her türlü değerli eşyası, özel eşyaları sandıkta tutulurdu. Farkındaysanız Yörük’ün hiçbir kabında kilit yoktu. Güven ve paylaşmak yaşam biçimi olduğundan kışlık evlerinin de bile kilitleri olmazdı. Yerleşik hayatın getirdiği bir takım özel mülk koruması için kilit Yörüklerin yaşamına sandıkla girdi dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. Değerli TRT Antalya Radyosu konuşma metini Halil Erdem.